ERDAL ERGENÇ

-YENİ- BİR FİNCAN KAHVENİN BEDELİ: KAN VE VİCDAN

BİR FİNCAN KAHVENİN BEDELİ: KAN VE VİCDAN

Yaklaşık 60 gün önce başlayan bir hikâyemizden bahsetmek istiyorum. Bir hikâye diyorum çünkü birçok hikâyemiz var bizim.. Biz vicdanını susturamayan, ahlaksızlığı, teşhirciliği, hadsizliği normalmiş gibi gösterilmesine tahammül edemeyen, ideolojik yaklaşımların insanoğlunu yozlaştırmasına ve toplumun dışına itmesine gönlü razı olmayan, evrensel iyinin insanlar arasında esenlik veren bir seher yeli gibi dolaşmasını arzulayan heyecan dolu gençleriz. İnsanlık onuru paydasında bir araya gelmiş toplumun her kategorisinden, geleceğe ümit penceresi olmaya namzet, evrensel kötünün karşısında çelik gibi iradesi ve muhatabına güven veren karakteri ile hakikatin mutlak divaneleriyiz. Bu arayış ve kaygılarımız nedeni ile her an yepyeni hikâyeler yazıyoruz..

Eşek cinsine hakaret gibi olmasın ancak “eşekler bile anladı da bir sen anlamadın” deyişine bir atıfta bulunmama müsaade edin lütfen. Filistin’de 700 günden fazladır yaşanan vahşet dolu soykırımı ve katliamı duymayan yoktur sanırım. Burada yetmiş bin cana nasıl, hangi yöntemler kullanılarak kıyıldığını anlatmak istemiyorum. Sanırım hepimiz bunları gerek sosyal medyalarımızdan gerekse televizyon ekranlarından vahşet sahnelerini bir tiyatroyu izler gibi izliyoruz. Gerçeklik algılarımız adeta dana etinin içinden çekilen sinirler gibi çekilip alınmış çünkü. Türlü zahmete girip soru da sormuyoruz artık kendi kendimize..

Dünyanın “süper katilleri” Ortadoğu’da Müslümanların başına üşüşmüş, bir tane bile Müslüman bırakmamak için ant içmiş, hadsizce, insanlık dışı yöntemlerle hatta kahpece, bir o devlete bir bu devlete saldırıp duruyor. Lübnan, Tunus, Yemen, İran, Katar, Suriye bu saldırılara maruz kalan ülkeler. O kadar pervasızlar ki Mısır’ı tehdit ediyor, Türkiye’ye salyasını akıtıp hırlıyorlar. Havada, karada, denizde, sınır ve uluslararası hukuk tanımadan her türlü operasyonu hiçbir hukuk kuralı tanımadan gerçekleştiriyorlar.

Tahrif edilmiş Tevrat’tan uydurdukları ve buna bir saplantı seviyesinde inandıkları mitleri doğrultusunda Arz-ı Mevut hayalini gerçekleştirmek için “eceli gelen köpek cami duvarına işer” sözü mucibince bir bir kötülüklerin altına imzalarını atıp duruyorlar.

İnsanlığın ihtiyacı olan her sektörü ele geçirmiş Dünyanın parasını pulunu emip silah, bomba, savaş uçakları, silahlı insansız hava araçları ve yosun bağlamış küflü zihinlerinden geçen kötülükleri gerçekleştirmek için kullanıyorlar.

İşte tamda bu noktada, emellerini gerçekleştirmek için oluşturdukları küresel markalardan biri olan Starbucks şubelerinden birinin Talas’ta açılacağını işittik. Bu “biz” dediğimiz gençlerle oturduk ne yapabiliriz diye istişare ettik. Önce mekânı hukuki açıdan inceledik, ruhsat ve çalışma izinlerinin yasalara uygun olup olmadığını araştırdık. Tahmin edersiniz ki hiçbir falsoya rastlamadık. Sonra mekân sahibini bulalım dedik. Belki bu markanın İsrail ordusu’na (IDF) açıktan destek verdiğini öğrenirse sözleşmesinden her ne pahasına olursa olsun vazgeçer ve bu arsız kapitalist katillere yol vermez diye düşündük.

Ancak ne mümkün? Talas’taki Starbucks şubesinin yerini kiraya veren ağabeyimiz, Kayseri’mizin güzide bir topluluğunda sözü geçen, arif (!), güvenilir bir beyefendi imiş. Yok yok böyle bir şey olmaz diye birbirimizle konuşarak bu güzide topluluğun başka bir ağabeyine giderek, “yav ağabey, böylesi çirkin gözüken bir durum var, bu bize yakışmaz, Gazze’de çocukları parçalamak için kullanılan bombalara finansman desteği sağlayan ve bunu gizlemeyen bir markaya bu mekan nasıl kiraya verilir” diye sorduk.

Dedi ki muhterem ağabey; biz bu konuyu çok konuştuk, hatta Dersaadetten bile hatanızdan derhal dönün diye haber geldi. Ancak gelin görün ki öyle bir sözleşme yapılmış ki 2023 yılında, bu sözleşmeye aykırı davranmanın cezası 3 milyon dolar, mülkün emanetçisi de bu parayı verecek durumda değil, bunun için o mülkü satmaya karar verdi, satacak kurtulacağız bu berbat işten dedi.

Elimiz kolumuz bağlandı, çıkıp geldik. Müslüman bir ağabeyimiz sonuçta, pişmanlık duymuş vazgeçemediği bir sözleşmeden ancak satarak kurtulacak diye iyiniyetli düşüncelerle dönüp geldik.

Yan yana koysan Zamantı ile Kızılırmak arası kadar bebekler katledildi Gazze’nin yıkıntıları içinde ancak ne mülk satıldı, ne bedel ödendi. Açıldı IDF destekçisi Starbucks şubesi.

Şimdi, eşeklerin bile anladığı ama Starbucks şubelerinde oturup Anadolu’muza kadar gelecek olan tehlikeyi görmeyen, yurdum insanı, IDF’yi fonlamaya, her bir yudumda çocuklara sıkılacak bir mermiyi satın aldıklarını, her bir kahve bardağında, anaların öpmeye kıyamadığı çocuklarının kanlarına sebep olduklarını anlayamıyorlar. Peygamberimin dediği gibi “bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı” diye inanıyorum.

Peki bu mülkü bu katil sürüsüne destek veren bir markaya kiralayan Kayserimizin güzide topluluğunun önde gelen abisi ne kazandı sizce?

Bayram’lıklarını giyemeden ölen çocuklarımızın hasımlığını mı?

Önem sırası dikkate alınmadan enkaz altından çıkarılan Müslümanların ceset parçalarının ahını mı?

Yetmiş bin Müslümanın Gazze topraklarına süzülen kanına sebep olanlardan biri olmanın vicdan azabını mı?

Suriye, Mısır, Tunus, Yemen, Lübnan, Katar gibi Müslüman ülkelerin zayıflayıp namerde muhtaç olmasına mı?

Kıbrıs’a, Türkiye’ye sızarak vatanımızı bölüp parçalama girişimlerine ön ayak olmasına mı?

Beynim zonkluyor. Vardığım yer, Siyonist işgalin korkutucu boyutunu ayan edince, ürküp pusuyorum kelimelerin izbeliklerine.. Bu zımnen hain bir teşebbüsün iğrenç kokusunu getiriyor burnuma.. Fark ediyor musunuz?

İletişim: (erdalergenc@gmail.com)

 

ERDAL ERGENÇ

KAYSERİ

18 Rebiülevvel, 1447

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri