-
Bu yazarın başka makalesi yoktur.

MÜFİT FURKAN
-YENİ- LİYAKATTEN TABİİYETE, ORADAN DA KULLANIŞLI APTALLARA
LİYAKATTEN TABİİYETE, ORADAN DA KULLANIŞLI APTALLARA
Bu ülkenin en büyük cinayetlerinden biri, gözümüzün önünde, bile isteye işlendi: Liyakatin katli. Üstelik faili meçhul değil. Faili çok belli. Makamı, mevkisi olan; gücü eline geçiren herkes bu cinayete ortak oldu. Liyakati gömdüler, üstüne de “itaat” toprağı serip unuttular.
Önce liyakatin yerini tabiiyet aldı. Yetmedi. Şimdi başka bir dönemdeyiz: Kullanışlı aptallar devri başladı!
Artık sadakat bile masum görünüyor. Çünkü onun yerini dolduranlar, akıldan, ferasetten, ahlaktan yoksun; sadece yönlendirilebilir, itaatkâr ve sorgulamayan tipler: Kullanışlı aptallar.
Bu kavramı süslemeye gerek yok. Türk Dil Kurumu “aptal” kelimesini “zekâsının azlığından dolayı akıllıca düşünemeyen kimse” olarak tanımlıyor. Ne yazık ki bugün bu tanım, birçok yönetici sıfatı taşıyan şahsa cuk oturuyor. Ve bu şahısların o koltuklarda ne işleri var diye soruyorsanız, cevabı basit: Kuklacıları sayesinde. Referansını bulan, liyakatli olmasa da koltuğu kapıyor.
Kullanışlı Aptal Aranıyor: Tecrübe ve Düşünce Şart Değil!
Atamalarda yetkili ve etkili, “referans” mertebesinin maliki bazı “büyükler”, bir koltuğa kuklaları (pardon, yöneticileri) yerleştirirken artık sadece tabiiyet değil; kullanışlılık ve aptallık kriterlerini arar oldular.
Liyakatin ruhuna okuyup, vicdan mezarlığına gömdüler. Ve toplum da rahatlatıcı bahanelerle bunu kabullendi. Artık geçer akçe olan tek şey: “Sadakat.” Ve bu da yeterli görülmüyor; kullanılabilir olacaksın, ama düşünecek kadar değil. Kendinden menkul bir kıymeti olmayan, hatta bunun farkında bile olmayan tipler... Bu kişilerin ipini elinde tutan yapılar çoğu zaman siyaset olmakla birlikte, maalesef bazı STK’lar, cemaatler, tarikatlar, vakıflar, dernekler de zaman zaman kullanışlı aptal arayışındalar.
Tabiiyet kuklacıya göre değişse de, ortak ve esas şart: Aptallık.
Bugün, kurumların çoğu sadece “emir alır, sorgulamaz” diye seçilmiş tiplerle dolu. Görevleri belli: İtaat et, ses çıkarma, gerektiğinde kuklacının talimatını uygula. Gerisi hikâye. Bilgi? Yetkinlik? Vizyon? Masal. Tek ölçü: Kullanışlı mısın? Aptal mısın? Evet mi? O zaman geç otur koltuğa!
Ve ne yazık ki bu kullanışlı tipler, aslında bir hiç olduklarının farkında bile değiller. Kendi kıymetlerini kendileri uyduruyorlar. O makama gelirken gösterdikleri sadakatin, onları değerli kıldığı yalanına inanarak dolaşıyorlar. Oysa gerçekte bir ipleri var ve o ipin kimin elinde olduğu belli.
Kıymetli (!) referans mercileri...
Liyakati hiçe sayıp, tabiiyetten öte kullanışlı bir aptalı bir yerlere getirdiyseniz yazık. Sizin de ipiniz birilerinin elinde olabilir ama bilesiniz ki, vesile olduğunuz her atamada, o koltuğa taşıdığınız her kifayetsiz yöneticide sizin de imzanız var. Ve bu imzanın bedeli ağır olacak. Bugün torpili “referans” diye cilalayıp sunuyorsunuz. Yarın bunun hesabı hem bu dünyada hem öbür tarafta sorulur.
Bakın, açık konuşuyorum:
Bugün bir kuruma ehliyetsiz, yetersiz, bilgisiz birini sadece “bizden” diye getiriyorsanız, o kişinin yapacağı her hatanın, yol açacağı her zararın vebali sizin boynunuzdadır. O koltukları layık olmayana veriyorsanız, ülkenin geleceğini çürütüyorsunuz demektir.
“Abi, bu kullanışlı... İşimize gelir” diyerek yönetime taşıdığınız her kifayetsiz, kendi eksikliğini baskıyla kapatmaya çalışacak. Mobbing, tehdit, adam kayırma, korku imparatorluğu… Sonra da “kurum neden ilerlemiyor” diye hayıflanacaksınız. Kusura bakmayın ama bu bataklığın mimarı sizsiniz!
Ve hâlâ “Ama bizim adam, bizim kontrolümüzde” diyorsanız…
Durun bir saniye. Bu millete bir hatırlatma borcum var: FETÖ de zamanında böyle palazlanmadı mı? “Bizden” diye diye, liyakatsizleri yerleştirmediler mi? Sonra olan bu millete oldu. Ders almadıysanız, geçmiş tekrar eder. Ama bu sefer daha beter olur.
İslami ve imâni hakikatlerin inkişafı haram yolla olmaz!
Liyakati esas almadığınız her kuruluş, yapı, organizasyon başarısızlığa mahkûmdur!
Liyakati esas almak, İslam’ın ve imanın esasıdır.
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz ne buyuruyor? "Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir." (Nisa, 4/58)
Mekke’nin Fethinden sonra Resulullah (SAV) Efendimiz Kâbe’nin anahtarını “bizden” olana mı vermişti? Yoksa işi ehline mi teslim etmişti?
Kısaca söylüyorum:
Size biat eden, kullanılmaya müsait bir aptala ancak ve ancak gerçekten liyakatliyse tahammül ederim.
Ama bilin ki, gerçek bir liyakat sahibi de hiçbir zaman aptal olmaz, kimsenin kuklası olmaz.
Ve son söz:
Liyakatsizliğe göz yummak ihanettir.
Aptallığı makama taşımak vebaldir.
Ve bazıları bu vebalin tam ortasındadır…
Henüz Yorum yok