Elif CAN TUNÇER

-YENİ- OKUMANIN KAPSÜL HALİ: İZLEMEK

OKUMANIN KAPSÜL HALİ: İZLEMEK

   Okumaktan uzaklaşarak izlemeye yönelen bir toplum halini aldık.  Konferanslar, dinletiler, videolar ve türevlerine olan ilginin bu denli artması ancak okuma gruplarına olan katılımın da bir o kadar yetersiz olması elbette tesadüf değil. Ayrıca uzun soluklu çalışmalar yerine çevrimiçi olarak gerçekleştirilen ve birkaç saate sığdırılan anlatımlara olan talebin daha fazla olması, okumak yerine dinlemeyi tercih etmenin bir başka göstergesi değil midir? İşte bu hal zihnin kolaya kaçması, kolay yoldan ilim sahibi olabileceğini zannetmesinin bir tezahürüdür.

  Kemal Sayar “Okumak zihni ve ruhu genişletir.”  ifadelerini kullanır. Sürekli okuyan biri olsak dahi okumaktan uzaklaştığımızda zihnimizin derinliğini kaybetmeye başladığını çok net bir şekilde fark ederiz. İmam Gazali bu konuyu "Bir mümin üç gün art arda ilim öğrenmeyi ve kitap okumayı keserse, manevi halleri alt üst olur." sözleriyle aydınlığa kavuşturur.

  Sosyal medyadan elimizi eteğimizi çekip ondan koşar adım kaçmak, onu bilgi sahibi olmaktan uzaklaştıran ve her yönüyle kötülüğü hatırlatan bir tehlike noktası olarak değerlendirmek, ayakları yere basan bir düşünce olmayabilir. Ancak niyetimiz ilim edinmek ise evvela okumanın dizinin dibine oturmak, rahlesinde bulunmak gerekir. 

  Okumak çoğu zaman zor gelir, buna bir bahane olarak “Okumak gözlerimi yoruyor.” deriz. Telefon ekranına bakmanın göze verdiği zararı konuşmak yerine kitabın gözü bozduğunu belirtmek fena bir bahane de değildir aslında. Aşırı kitap okumanın nörolojik yapıya zarar verdiğini hiç duyduk mu, yok yok okuduk mu? Ancak ekran bağımlılığının otizmi tetiklediği ile ilgili birçok bilgiyle karşılaşıyoruz. Ayrıca ekrana bakmanın dikkat dağınıklığı, öfke sorunları, hiperaktivite gibi psikolojik hastalıklara da kapı araladığını çoğumuz biliyoruz. O vakit yeter ki okumaktan gözlerimiz yorulsun ancak ekranda video kaydırarak aklımız bulanmasın. 

  Eğer talebimiz ilimse video kaydırmak bizi gayemize ulaştırmaz, hangi hocayı dinliyor olursak olalım. Önce okumak sonra dinleyerek izlemek. Sırayı kaçırmanın yankısı çok konuşan ancak az bilenlerden olmanın kapısını aralıyor. "Bak bu kitabın sesli hali var onu dinle, bu kitabın anlatımı var okumana gerek yok." gibi kişiyi daha çok zihin tembelliğine sürükleyen yollardan uzak durmamız lazım.

  Sürekli olarak izlemeye sevk eden çalışmalar çağın diliyle konuşmuyor, çağın tembelliğine destek veriyor. Çoğu zaman daha nitelikli az bir okuma çok dinlemeden evladır. Okuyacağız, okuyacağız ki ilim hem aklımızı hem de gönlümüzü yoğursun.

  Evvela fark edelim, kendimize soralım:

“Günlük olarak ne kadar okuyor, dinliyor ve izliyorum?

İzlediklerimin içeriği bana fayda sağlıyor mu?

Okuduklarım konusunda da seçici miyim?

Dinlemek için belirli bir miktar ödediğim yerler yerine hangi kitapları alıp okusam daha derin bir ilim edinirim?

Bana katkı sağlaması için kullanmam gereken vaktimi neyle ve ne kadar çürütüyorum?…”

   Çürüttüğüm vakit, çürüyen bir ben inşa etmeme sebep oluyor. Çürüyen bir ben’den yeşeren bir ben’e geçiş için okuma eylemini ertelemek yerine şimdi tam da şuan da güzel bir okuma planı yapmanın vakti değil mi?

  Havalı ve süslü kâğıtlara ihtiyacımız yok, samimi bir niyet yeterli. İlim yolunun yolcusu olabilmek için hiç beklemeden İkrâ’nın Besmelesine niyetlenmeli.

Elif CAN TUNÇER

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri

    Bu yazarın başka makalesi yoktur.