''KELİMELERLE CİHAT EDEN AKSA MURABITALARI''
KELİMELERLE CİHAT EDEN AKSA MURABITALARI
Sessiz kalarak düşmanın hikâyesine hizmet etmek istemeyen, kendi hikâyelerini kendi lisanları ve kendi terimleri ile dile getirip, onların oyunlarını yerle bir etme derdiyle dertlenen, 19 hanımefendinin bir araya gelerek yazmış oldukları güzel bir kitap hakkında bilgi vermek istiyorum size.
Sözlükte "Sınır boylarında vatanın emniyeti için nöbet tutan" anlamına gelen "Ribat" ve "Ribat adı verilen bölgelere konuşlandırılmış asker"anlamında kullanılan "Murabıt" kelimelerinden ilham alarak "Aksa Murabıtalığına" öykünen hanımefendilerin bir araya gelerek yazmış oldukları 19 yazının birleşmesinden oluşuyor kitap.
İçerik olarak Filistin Direnişi ile özdeşleşmiş isimlerin farklı yönleriyle tanıtıldığı, içerisinde çocuklara Mescid-i Aksa’ nın özgürlüğü için bilinç kazandırıcı kitap, içerik ve çizgi film önerilerin bulunduğu, hacmi dar ama bitirdikten sonra tavsiyelerle birlikte değerlendirildiğinde okuyucuyu geniş ufuklara yönlendiren bir kitap.
Kendilerini zaferden değil seferden sorumlu tutan, sessiz kalmayı düşmana zımni destek vermek olarak gören, yazılarıyla sessizliğe ses olmaya çalışmış, Kudüs’ ü dert edinen bir avuç yazarın birleştirilmiş yazıları var eserde.
"Filistin için ben ne yapabilirim ki"sorusunu "Filistin için ben ne yapamam ki" olarak kendisine sormuş ve bir araya gelerek ufuk açıcı bu eseri meydana getirmiş 19 yazarın, kendi duygu ve düşünce bahçelerinde yeşerttikleri lezzetli meyvelerini tadacaksınız bu eserle. Kendimize sorduğumuz olumsuz soruları ufak değişikliklerle yeniden sorduğumuzda ortaya çıkan ve hepimize örnek olması gereken güzel bir eserin meydana getirildiğini hissedeceksiniz.
Yazılarda da belirtildiği üzere her tür hareketi haksızlığa ve işgale karşı bir tepki olarak görüp, Kudüs’ ün özgürlüğü için simgeleşmiş insanlara öykünerek, onların sözleriyle yola çıkan ve yazılarıyla cihat eden bilinçli Müslümanların bir araya gelerek neler ortaya çıkarabildiğini göreceğiz.
Kudüs’ü gündemimizde tutmak demek herkes konuştuğunda konuşup herkes sustuğunda susmak demek değildir. Eğer bir konuyla ilgili herkes konuştuğunda konuşup sustuğunda susuyorsak o konu aslında bizim samimi olarak hiçbir zaman gündemimizde olmamıştır. Bu da samimiyetle Kudüs için çaba sarf etmediğimizin maalesef ki apaçık delillerinden biridir. Kitabın oluşmasında öncülük edenlerle birlikte, yazılarıyla destek veren 19 hanımefendiyi bu manada can-ı gönülden tebrik ediyorum. Sessiz kalmayarak harekete geçmeleri, düşmanın hikâyesine düşmanın sözleri ve kelimeleriyle hizmet etmekten ziyade kendi hikâyelerini oluşturarak, kendi kahramanlarını, kendi zenginliklerini okuyuculara tanıtarak yazıya dökmekte bence bir cihattır. Oğlu ve kocasını kaybettikten sonra düşmana attıkları her taş için oğluna nasihatte bulunarak "Davut gibi savur" diyen her annenin ve kadının günümüz İslam coğrafyasında Kudüs’ü dert edinerek yazılarıyla işgale karşı çıkmasının ortaya konmuş canlı örneği bence bu güzel kitap.
Değil mi ki Kudüs bizim için görür gibi iman edenlerin şehri?
Değil mi ki Kudüs bizim için şehadeti bir nişan gibi göğsünde taşıyan anaların, Allah için ölmeyi hamd sözcükleri ile karşılayan babaların şehri?
Değil mi ki Kudüs bizim için başkalarını yaşatmak için ölenlerle, başkalarında yaşamak için şehit olanlarla dolup taşan şehir?
Değil mi ki Kudüs bizim için acı ve gözyaşı kadar umudun da yaşayan timsali bir şehir?
Eğer Kudüs sizin için de bu anlamlara geliyorsa bu konuyu sürekli gündemimizde tutmalı ve "Kudüs için ben ne yapabilirim ki?" sorusunu "Kudüs için ben ne yapamam ki?" diye değiştirmekle işe başlamalıyız. Evlerimize, okullarımıza birer Kudüs köşesi kurulumuna öncülük ederek yetişen nesli Kudüs için bilinçlendirmek adına bir çaba içerisine girmeliyiz. Kudüs Okumalarımızı çeşitlendirerek artırmalı, kendi neslimize Kudüs’ ü kendi hikâyelerimiz, kendi kaynaklarımız ve gerçek kahramanları ile anlatmalıyız. Nuri Pakdil’ in de belirttiği üzere Kudüs bizim için de "ayarlanmazsan boşa vakit geçirdiğin, buz tutup görmez olduğu" muz bir yer olmalıdır. Yoksa "zamanı gelmedi" diye başlayan bahaneler içeren cümleler kurmaya devam mı edeceğiz? Dövüşmek istemeyen ya da kaçak dövüşen insanlar gibi yoksa biz de okumanın, bilinçlenmenin ve uyanarak etrafımızdakileri de gücümüz nispetinde uyandırmanın "Zamanı Gelmedi Henüz" bahanesinin arkasına sığınanlardan mı olacağız?
Bitirirken, Hadis-i Şerifte de buyrulduğu üzere birbirimize, birbirimiz için günahsız olan dillerimizle edeceğimiz şu duaya "Âmin" diyeceğinizi umuyorum.
"Kuruyan topraklara su yürüsün, üzerimize yapışan deli gömleği sıyrılsın da ayaklarımıza Kudüs gücü gelsin."(Âmin)
Kadir ÖRNEK
Henüz Yorum yok