Rabia Nisa Kaya

Maruf-Cihan Nesli

MARUF-CİHAN NESLİ

Her ulusun kendine ait kilometre taşı niteliğinde abidevi şahsiyetleri,değerleri,mekanları vardır. Her medeniyet, tarihe kendi üslubunca bir iz bırakır.Tarih bu değerleri, izleri korumakla sürer, gider. Koruma bilinci yine o medeniyetin yol ve yöntemleriyle yerleşir halkın zihnine. Koruyan bilir o değerler kendisine miras değil emanettir, koruyan bilir korumak için cefakar, fedakar, vefakar olunmalıdır, koruyan bilir kutsal yerlerin kutsallık yolunda izlediği o yolda bir üzülen taraf olur bir de sevinen; koruyan üzüleni tanımalı ki sevinenin zihniyetini koruyabilmeli Bu manada Kudüs tarihin kalbinin attığı mekânlardandır. Koruyanı, mirasçısı, emanetçisi çoktur. Seveni cesurdur, sevmeyeni daha cesurdur. Bu cesurluk kahramanlık olarak algılanmasın lütfen, zira Kudüs’ün cahil, bağnaz bir kahramana ihtiyacı yoktur. Kudüs’ün Hamza(ra), Ömer (ra), Seyfullah (ra),Sultan Alparslan (ra.),Selahaddin Eyyubi(ra) , Fatih Sultan Mehmet(ra),Yavuz Sultan Selim(ra) gibi; Şeyh Ahmet Yasin, Ömer Goneym, Nüfus Mukhaymer, Hatice Khoweys, Ayda el-Disi, Abdulkerim Muhammet , Ayşe Masluhi Mugrabi, Anhar Halevani ve daha nice mücahidler, mücahideler, daha nice aşık yüreklere ihtiyacı vardır. Bu saydığım mübarek şahsiyetleri rahmet ve minnetle anıyorum, rabbim sağ olanlara güç kuvvet versin , amin. Aynı davanın cesur sancaktarlarıyız bizler. Bununla gurur duyuyorum ve bu davaya sahip çıkma yolculuğunda güç alıyorum. Kalemim de , bu kandan olmanın tutkusuyla yazacak bu eseri. Zira “Ecdadımızın heybeti maruf-ı cihandır. Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır!” Kudüs... Yeryüzünün süsü... Gökyüzünün aynası... Tarihin ortak paydası... Herkeste bir başka, her gönlü bir başka tutsak etmiş kendine. Gelin tarihine bir bakalım Kudüs’ün. Yok edilen, işgal edilen, ele geçirilen bu hareketli nabzın damar yolları nedir , konuşalım. Kudüs Yahudilikte , İslam’da ve Hıristiyanlıkta kutsal kabul edilen bir şehirdir. Ancak Kudüs’ün Hıristiyanlar için kutsallık kazanması İsa Mesih’in ölümünden asırlar sonra gerçekleşmiştir. Hristiyanların nezdinde asırlar sonra kıymete binen Kudüs; Hz İsa’nın mezarı üzerine inşa edilen kutsal kabir kilisesinin bu şehirde bulunmasıyla ve Hristiyanların hac merkezlerinden biri olarak benimsenmesiyle önemini korur. Selahaddin Eyyubi’nin fethettiği Kudüs; Hristiyanlarındı. Hahamlarıyla kök salma çabaları göz ardı edilemez. Her zaman politik ilerleme gayreti gösteren bu kavim; Kudüs’ün ismine bağlı kalmaya çalıştı tarih boyunca. Çabaları devam ediyor, izliyoruz. Kudüs, Hıristiyanlar için Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği ve yeniden dirildiği yer. Yahudiler açısından iki Yahudi tapınağının eski başkenti, Müslümanlar içinse Hz. Muhammed'in göğe yükseldiği yer ve Müslümanların ilk kıblesine ev sahipliği yapan kutsal şehir. Hristiyanlara kalır mı Kudüs, bilinmez , lakin siyasi emellere kurban gitmeyeceği aşikar.Zira bu savaş Hak ile batılın savaşıdır; zafer Allah’ındır.

Yahudi tarihi daha hareketli. Bu ekip daha cüretkar, bu ekip daha bağnaz. Kudüs, Yahudilerin deli akan kanından, kan dökmekten geri durmayan tavrından şikayetçi. “Çok düşünen Kudüs’e varamaz.” Sözüyle ezbere yaşadıklarını gösteren Yahudiler; ümitlerinin simgesi yapmıştır Kudüs’ü. Nasıl ki kendi ırkları dışındaki herkesi kendilerinden aşağı görüyorlar, üstünlük takvadadır hadisini saymıyorlar, Kudüs’ü de kendilerinin saymaktan , mazlum kanı akıtmaktan geri durmuyorlar. Hz Musa’dan önce de bölge insanları tarafından kutsal görülen Kudüs, şehrin ilahi olarak Şalem, Tzedek putlara tapınıldığına şahit olmuştur. Tarihte Babil sürgünüyle ana yurtlarından uzak düşen İsrailoğulları manevi anlamda bağlılıklarını arttırmıştır hem şehre hem putlara. Kendi kanunlarıyla Kudüs’ü bölünmez başkent ilan etmeleri de bağnazlıklarının bir nişanesi. Her türlü savaşmaktan geri durmayan Yahudiler tarihlerine körü körüne bağlanmaya, bizlere imtihan olmaya devam ediyor. Şeriatin bu beldeden çıkacağını bildiren bu topluluk utanmadan“ zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var” sözünü atlarlar, şiarın mazlumların öcünü alacağını hesaba katmazlar. Zira şeriatte mazlum kanı dökmenin yeri yoktur. Kıyamet günü insanlar arasında görülecek ilk dava kan dökmekle ilgili olanlardır buyurmuş Abdullah b.Mesud,bu davanın hakimi de savcısı da Hakk’tır. Ehli kitabın kıymet verdiği İmam Şafi hazretlerinin 2.büyük günah saydığı haksız yere cana kıymak şeriatte de karşılık bulur ya! İsra 33 de “Kim mazlum olarak öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir. O da öldürmede ölçüyü aşmasın ”ayeti-i kerimesi yine şeriate delalet ediyor ya! Mahşer günü ölçüyü de yetki sahibini de şeriatı da göreceğiz Biiznillah. Zira Yahudilerin katilliğinin bu dünyada kısası da diyeti de mirastan mahrumiyeti de hiç konuşulacak türden değil kıymetli okuyucu.

“Ey kavmim! Allah’ın size ( vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa girin ve arkanızı dönmeyin; yoksa kaybetmiş olarak geri dönersiniz” ayeti kerimesi Allah’ın bizlere verdiği en kıymetli emanetlerden birini açıklar. Bir tarafta Sir Montefiore, bir tarafta İngiliz konsolosluğu. Bir tarafta İbrani Üniversitesi, bir tarafta Bazalel Sanat Akademisi. Bir tarafta Sepulchre kilisesi, bir tarafta Kubbetus-sahra. Bir tarafta Hebran katliamı, bir tarafta King David otelinin havaya uçuruluşu. Bir tarafta Süleyman heykeli, Burak duvarı; bir tarafta depremde yıkılsın diye altı tünellerle oyunlar Allah’ın emaneti Mescid-i Aksa...Bir tarafta Herakleioslar, Tolunoğulları, Akşitler, Fatimiler, Selçuklular, Memlûkler... Bu emanet çok kan gördü, çok bağırışa şahit oldu. Lakin ayet bize emanet diyor. Emanete ihanet etmek, Müslümana yakışmaz. Peygamberimizin hatırasına ihanet bize yakışmaz. Kudüs’ün izzeti, masum insanların, Filistin’in hayatı , inanç özgürlüğüne duyulan insafsızca kin... Duyarsız kalmayacağız biz Marufu cihan nesli. Geleceğin önünde rezil rüsva olmamalıyız. Rabbimizin huzurunda mahcup olmamalıyız.. Bir avuç azgının deli cesaretini tarihimizdeki ateşle söndürmeliyiz. Vahyin çağrısına gamsız olmayacağız.

Muhammed ümmetinin ilk kıblesi...

Necmettin Erbakan hocanın “Bir gün İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki bütün hayatı Gazze şeridi gibi gözünün önünden geçecek.” Sözü biz Müslüman gençliğinin yüreğindeki şahi topunun ateşidir. Neml, Sebe surelerinde geçen kıssalar bize rehberdir. İlahi tebliğe şahitlik eden , habibullah Hz Muhammed efendimizin miraca yükseldiği mescidi aksa bizim selametimizdir. Kaç hakiki Müslüman gördümse: hepsi makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir.” Diyen Akif Ersoy haklı mı? Müslümanlar makberde mi? Bu cihan Ebu Bekir Sıddıklar, Ömer-i Faruklar, Selahaddin Eyyubiler beklemektedir madem; zulmü görüp ona karşı susmak Müslüman vasfımıdır? Elimizle, dilimizle hiç olmazsa kalbimizle bu zulme dur demek zor mu? Müslümanların birlik beraberlik içinde kıyama dursa, bu davaya sahip çıksa, başkasının miras gördüğü Kudüs’e emanet dese Allah’ın evini kim esaret altında bırakabilir? Kimin gücü yeter? Kudüs bizim gamımız olacak, kederimiz olacak. Olacak ki nasıl insanoğlu dünyalık derdinden kederinden geceleri uyku uyumaz, üzülür, çare arar ya! İşte Kudüs’ü öyle dert edineceğiz. Edineceğiz ki çare olalım, derdimiz olanlara ecel olalım. Kudüs Müslümanlara emanet, vahiyle gelen emanet hem de. Ecdadımızın heybeti Maruf-u cihandır. Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır! Allahu-azimüşşân layıkıyla bu davada sancaktar eylesin bizleri.

"Bu makale Hucurat Hareketi'nin #AksaHalkaları projesi kapsamında yazılmıştır."

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri

    Bu yazarın başka makalesi yoktur.