- 29 Aðustos 2025 - TEVHİD-İ TEDRİSAT
- 21 Aðustos 2025 - NİTELİKLİ MÜSLÜMAN YETİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ
- 17 Aðustos 2025 - -YENİ- ÂLİMLER İÇİN GÖREV TANIMI VE EĞİTİM-ÖĞRETİM
- 07 Aðustos 2025 - MÜNAFIK ZİHNİYETİN HAYATA BAKIŞI
- 04 Aðustos 2025 - ADİL SİYASETÇİ OLMAK İÇİN VAHYİN EĞİTİMİNDEN GEÇMEK GEREKİR
- 28 Temmuz 2025 - ZALİMİN ZULMÜ VARSA MAZLUMUN ALLAH'I VAR
- 22 Temmuz 2025 - KUDÜS'E BİR DE BU FETVADAN BAKALIM
- 21 Temmuz 2025 - İLGİLENENLER İÇİN METODİK BİR HATIRLATMA
- 31 Mayýs 2025 - MÜRŞİD-İ KÂMİL KİMDİR?

MEHMET SÜRMELİ
-YENİ- DEĞERLER EĞİTİMİ ÜZERİNE
DEĞERLER EĞİTİMİ ÜZERİNE
Ülkemizin bazı ilahiyatçı akademisyenleri hukuki, siyasi, felsefi ve iktisadi konularda batıyı çok ciddiye almaktadırlar. Bu ciddiyetlerinin sonucu, sadece felsefi konular değil din denilince bile akıllarına Hristiyanlık gelmektedir. Hatta Hristiyanlığa verdikleri krediyi İslâm’a vermemektedirler. Bu insanların böyle bir ruh haline düşmelerindeki nedenler ciddi doktora çalışmaları olarak akademi dünyasına kazandırılmalıdır. İslâm’a karşı ön kabullü ve batılı değerlerin etkinliği ile bakan zevatın ortak paydaları dilsizlik, usulsüzlük, araştırma eksikliği ve zillettir. Bu ifadeleri hissi olarak değil, okuduğumuz eserlerden yola çıkarak ifade ediyoruz.
Dinle alakalı konularda batılı değerleri esas alanlar dini yalın ve kapsamı olmayan bir inanç manzumesi olarak anlamışlardır. Dinin kurumsallaşmasını; sosyal, siyasi, iktisadi ve hukuki alana müdahalesini, bir dünya görüşü ortaya koymasını ve hepsinden önemlisi; dinin anlaşılmasında Hz. Peygamber’in hadislerini kabul etmemişlerdir. Dinin doğru anlaşılması için salt akıl asıl, Kur’an fer’î kaynak sayılmıştır.[1] Bu anlayışlarının kazandırdığı sonuca göre İslâm’ın kaynaklarını, uygulamalarını eleştirirken, hayatın sorunlarının sadece batıdan alınacak kurallar ve dünya görüşleriyle çözüleceğine inanmışlardır. Bu inanç onları derin araştırmalardan ve Müslümanların sorunlarına Müslümanca çözümler üretmekten uzaklaştırmıştır. Verili duruma teslim olup dini sadece ahlâk sistemi şeklinde görmek onların önerdiği tek çözüm yoludur. Ahlâktan kasıt ise nebevi davranışlar olmayıp dine karşı din mesabesinde türetilen rasyonel ve pozitivist değerlerdir. Bazı çevreler bu çalışmalarla değerler eksenli bir din icat etmeye çalışmaktadırlar. Konu başlıkları dinden alınsa da bu “uydurma değerler dininin” içerisinde ayet, hadis ve Hz. Peygamberin temsili yoktur. Kısacası Allah’sız ve peygambersiz bir dindir. İslâm dinini ağızlarına almaktan çekinenler değerler eğitimi üzerinden alternatif veya paralel bir dinin misyonerliğini yapmaktadırlar. İşin ilginç tarafı modern dönem değerler eğitiminde, hiçbir ayet ve hadis referans olarak kullanılmamaktadır. Bu anlamdaki değerler eğitiminin amacı ahlaklı insan mı yetiştirmektir? Yoksa hak din karşısında beşeri bir din mi üretmektir?
[1] Toker, İhsan, Teolojik Bir İnşa Olarak Laiklik, Eskiyeni Yay. 2009, Ankara,s.1-65
MEHMET SÜRMELİ
Henüz Yorum yok