Betül Yıldız

Cennetin Krallığı Kudüs

                                                           Cennetin Krallığı Kudüs

     Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Kudüs; Yahudi, Hristiyanlık ve İslam olmak üzere üç ana İbrahimi din için kutsal bir şehirdir. Kudüs çalkantılı tarihine öncülük ediyor ve kuruluş tarihi kesin olarak bilinmiyor. Arkeolojik araştırmalar ilk yerleşimin MÖ 4. bin yılın başlarında Tapınak Dağı’nın yamaçlarına mevcut olduğunu göstermiştir.  Üç kutsal dininde ev sahipliğini yapan bu kutsal şehir defalarca yağmalamalara, yıkımlara ve nice katliamlara şahitlik etmiştir. Önemi İslam dini açısından çok büyük bir konumu olan Kudüs Peygamber Efendimiz (s.a.v)’ in hadisleriyle birçok defa dile getirilmiştir. Bir hadisini şöyle nakleder sahabesi Ebu Zerr el-Gifari, Peygamber Efendimiz’den (s.a.v) şöyle nakleder:” Ya Resulallah! Yeryüzünde ilk inşa edilen mescid hangisidir? “  “ Mescid-i Haram “ “Sonra hangisidir?” “ Mescid-i Aksa” ve sordu “Aralarında ne kadar yıl var?”  “Kırk sene “diye buyurdu. Bu kelamdanda anlatıldığı gibi Mescid-i Aksa’nın tarihi bir anlamda insanlığın tarihiyle başlar. Yebusilerin M.Ö 3000-1500arasında inşa ettiği bu şehir “Yebus” adını almıştır Hz. İbrahim’in Kudüs’e hicreti Yebusiler’in hakimiyeti döneminde gerçekleşmiştir. Oğlu İshak ile torunu Yakup buraya yerleşmiştir. Daha sonra Kudüs Mısır Firavunlarının yönetimine geçmiştir, onun ardında Kudüs civarı ve sakinleri Amalikalılar olmuştur. Yakub (a.s) ‘ın  nesli (Beni İsrail) , Yusuf (a.s) ‘ın devrinde Mısır’da rahat günler yaşamışlardır, onun ardından ülkenin kontrolünü ele geçiren Kıptiler zamanında ikinci sınıf vatandaş durumuna düşmüşlerdir. Bu zillet dönemi sonrasında , zulümden kaçan Beni İsrail, firavun ordusu ile Kızıldeniz arasına sıkışır. Musa (a.s) mucizesi ile deniz Yakub (a.s)‘ın 12 çocuğunun soyundan gelenler için 12 bölünür. Böylece istikamet Sina Çölü üzerinden Ürdün olmuştur. Mescd-i Aksa’nın yerinin tespiti ve planlaması Hz.Davut (a.s) ile başlar. Hz. Davut (a.s) Kudüs’te inşa etmek için başladığı fakat bitiremediği mabedin inşasını bitirmesini oğlu Hz. Süleyman (a.s) vasiyet ve emreder. Mabedin yapılması ile ilgi bütün malzemelerin ve elemanları oğlu Süleyman(a.s) ‘a teslim eder. Süleyman (a.s) babasının vasiyetine uyarak Kudüs’te Beytul’l-Makdis’i inşa etmiştir. Süleyman (a.s) devletinin Kudüs’ten Fırat nehrine kadar ulaştığını iddia eden kaynaklar olduğu gibi sadece Kudüs çevresi, bugünkü Filistin topraklarına işaret eden eserlerde vardı. Suriye’den İran’a kadar uzanan bölgeye, hatta bütün dünyaya hakim olduğu, dünyanın ikisi mümin , ikisi kafir dört kişinin egemenliğinde bulunduğu, müminlerin Süleyman ve Zülkarneyn, kafirlerin Nemrud ve Buhtunnasr  olduğu rivayet edilmektedir. Kudüs’te daha sonra İsrail Krallığı  M.Ö 721 yılında Asuriler tarafından , Yahuda Krallığı ise M.Ö 586 Babilliler tarafında yıkıldı. Tarih  boyunca çeşitli Yahudi devletler doğmuştur. Hz. Musa zamanında ortaya çıkan Yahudi devletleri daha sonra dünyanın birçok bölgesine göç etmiş ve varlıklarını bir şekilde korumuşlardır. Lakin belirli kaynaklara göre dışarıdan gelen tehditler karşısında Şaul’un krallığı altında tarihte ilk defa bir Yahudi devleti kurdu. Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ın da krallığı yaptığı bu devlet Hz. Süleyman’ın M.Ö 930 ölümünden sonra ikiye bölündü. Babillerin bölgeyi fethiyle Kudüs tapınağı ve Yahudiler bölgeden sürüldü. Tekrar Yahudi devlet kurma hayaliyle yaşayan yahudiler bu rüyaları için iki bin sene beklemek zorunda kaldılar ve bu hayallerini 14 Mayıs 1948 ‘de İsrail’in kurulmasıyla gerçekleşti. Kudüs’ yeni hakimiyet devleti olan Roma İmparatorluğu bu kutsal topraklarda gerçekleştirildiğine inanılar Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği ve kabrinin  bulmasının Hristiyanların ibadeti olan haç ibadetinin kolayca yapamadığına kanaatine vararak oluşturulan büyük bir Haçlı Ordusuyla yola çıkan Hristiyan birliği Avrupa’dan yola çıkarak Kudüs’ü fetih etmek adına önlerine çıkan her milleti merhametsiz bir şekilde yok ederek 15 Temmuz 1099 (miladi) Kudüs’e varmış ve fethetmişlerdir. Yapmış oldukları tüm katliamlar tarihin sayfalarına aktarılmamış ve hiçbir devlet tarihine haçlıların gerçek yüzleri nakledilmemiştir. Mescid-i Aksanın Haçlı Ordusunun Kudüs topraklarına girmesiyle gerek Müslüman halkına ve gerekse Yahudi halkına yaşattıklarını tarihi sokakları şahit olmuştur. Müslüman halkının maruz kaldı bu insafsızca girişim tarih sayfalarında adeta üzerine kezzap dökülerek yok edilmiştir. Cennetin Krallığı olarak adlandırılan bu Kutsal Şehir kan ve gözyaşıyla topraklarına gizlemiştir, öyle ki yürüdüğümüz her kaldırımında her sokağında bu dava uğruna can veren şahitlerimizin canlarının birer izi olduğunu ve her ne kadar Kutsal Topraklar bunları gizlemeye çalışsa da daima bu acı izler insanların zihninde canlanacaktır. Bu hakimiyet sürecinde Haçlılar Mescid-i Aksa’yı ilk olarak Krallık Sarayı ve At ahırı olarak kullandılar. Bugün bile özellikle Kıble Mescid-i’nin altında yer alan ve Haçlılar döneminde at ahırı olarak kullanılan Mervan Mescidi sütunlarında bağlanması için kullanılan delinmiş bölümler görünmektedir. Ayrıca   Müslüman ve Musevi halkı alt tabaka milletleri olarak yaşamış ve kölelik sistemiyle yaşamlarını sürdürmüştür ta ki Hıttin Savaşı’a kadar, 1187 yılı Temmuz ayında  Kuzey Filistin’ de yer alan Taberiye civarında gerçekleştirilen Hıttin Savaşı Selahaddin Eyyubi eşsiz komutanlığıyla haçlıların elinden alınmış bir kez daha İslamın Hilalinin semalarda dalgalandığı bir Kudüs olmuştu. Kudüs Krallığı ordusunun tamamen imha eder ve 3 ay süren fetihler zincirinin son halkasıdır Kudüs’ü Şerif. 2 Ekim 1187 de Kudüs bir Miraç kandilinde tekrar İslam ile şereflenir. Şehir imar edilir yapılar İslamlaştırılır gül suyuyla yıkanır. Nureddin Zengi’nin minberi yerleştirilir. Üç dinin huzur, refah ve zenginliğini bir arada yaşadığı bu dönem ilerleyen yıllarla 4 Ekim 1193 yılında Selahaddin Eyyubi’nin vefatı ile kısa süreli haçlı dönemi Kudüs hakimiyeti devam eder. Osmanlı Devleti’nin yükseliş dönemiyle birlikte Yavuz Sultan Selim tarafından Kudüs Osmanlı yönetimine geçmiştir. Osmanlı resmi kaynaklarına göre 1849 yılında şehirde 6184 Müslüman , 3744 Hristiyan ve 1790 Yahudi olmak üzere 11.682 kişi yaşıyordu. Yahudi kökenli İngiliz siyasetçisi Sir. Moses Montefiore’nin 1860 yılında şehir surları dışında yeni bir mahalle ve 1870’te Mikveh İsrail Ziraat Okulunu kurmasıyla ülkeye daha organize Yahudi göçleri başladı 1882 de yoğunlaşan Rusya’daki pogromlar (Yahudileri hedef alan eylemler) göçü tetikledi. 1882 ve 1905’te göç dalgaları şehrin demografisini değiştirmeye başladı. 20. yy   başında toplam nüfus yaklaşık olarak 10000 Müslüman, 10000 Hristiyan ve 35000 Yahudi olmak üzere 55000’i buldu. 1914’e kadar 40000 Yahudi daha şehre geldi.1800’lerin sonlarında sadece Rusya’nın değil Avrupa’da her bir ülkede Yahudi sıkıntısı oluşmuştur. Sebep sonuç ilişkileri her anlamda tartışmaya açık olmakla birlikte bütün batılı devletler Yahudileri kendi topraklarından gönderme derdine düşmüşlerdir. Yahudiler bunun farkında ve çözüm arayışındayken, bu sıkıntıyı fark edenlerden biri de Theodore Herzl’di.

Theodore Herzl 1897 yılında doğan Macar asılı bir Yahudi’dir. Aslında hukuk tahsili yapmıştı ama mesleği gazetecilikti. Ömrünün hiçbir döneminde kendini dindar olarak tanımlamamıştır. Toplumun içinde gittikçe tehlikeli bir hal alan Yahudi karşıtlığının çözümünü topluma entegrasyon olduğunu düşünmüş hatta bunu topluca Hristiyanlığa geçme fikrine kadar vardırmıştır. Herzl görüşüne göre “Biz ne yaparsak bu zihniyete yaranamayız “ diye düşünerek Yahudilerin bağımsız bir devlet , egemen bir toplum olması için çalışmaya kara verir. Yahudilerin kendi kaderlerini tayin edebilecekleri  devletlerini uluslararası camianın desteği ile gerçekleştirebileceğini düşündü ve Yahudi Devleti – Yahudi Sorununa Çağdaş Bir Çözüm kitabını (Der Judenstaat) adlı kitabını yayımladı. Bu devletinde Filistin topraklarında yani oraya gönderilen peygamberinin toprakları olduğu inanıyorlardı ve Filistin topraklarını kendilerine anavatan ilan ettiler ve daha sonra bu prensiplere uygun bir isim olarak :Siyonizm dediler. Bu amaçla ilk kongre İsveç’in Basel şehrinde toplanıldı ve Kongrede” Ben bugün burada Yahudi Devleti’ni kurdum ancak bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Fakat beş sene içinde ya da elli sene sonra bunu herkes bunu böyle bilecektir.” Demiştir. Kongre sonunda herkes yahudi devleti kurma fikrini destek vermiş Theodore Herzl  Dünya Siyonist Teşkilatı’nın bakanı seçilmiştir. Herzl  ve taraftarları yahudiliği bir inanç olarak değil sadece bir ırk olarak görüyorlardı ve bu yüzden devlet kurmaları gerektiğine inanıyorlardı. Aslında Herzl göre devlet önemli olan devletin kurulmasıydı ve nerede kurulduğu tali bir meseleydi. Önce İngiltere  sonra Uganda olarak düşünüldü. Mozambik, Mezopotamya, Güney Amerika seçenekleri akla geldi ancak Filistin’e kara kılındı! Gerekçe kutsal gibi gözükse de Herzl’in “Filistin’den başka bir yer için kimseden para toplayamazdık” cümlesi enteresandı. Defalarca Osmanlı’nın kapısını çalsa da Abdülhamid tarafından defalarca reddedilmiştir. Sultan Abdülhamid Filistin’e Yahudi yerleşimini meselesine soğuk bakmıştır.1917 Balfaour Deklarasyonu İngiliz dışişleri bakanı olan Arthur Balfour ‘un başlatılan  ve sonuçta Filistin topraklarında yahudi devletinin kurulmasıyla sonuçlanan girişimdir. Zayıflayan Osmalı Devleti Birinci Dünya Savaşında tarafsızlığını koruyamamış ve topraklarını büyük çoğunluğunu kaybetmiş, manevi değeri yüksek olan Kudüs askeri yetersizlikler sebebiyle İngilizlerin işgaliyle 9 Aralık 1917 yılında kaybeder. İngilizlerin yönetimler devam eden Filistin daha sonra ülkede baş gösteren yahudi -müslüman çatışmalarının şiddetlenmesiyle İngilizler Kudüs’ten ayrılır ve görevi Birleşmiş Milletler yönetimine bırakılsa da baskın bir şeklde günümüze kadar yahudilerin söz sahipliğinin baskın olduğunu Filistin halkına yapılan haksızlık , baskı ve zulümlerine dayanamayan yerli halk 1967 Yahudi işgalinden sonra ülkelerinden zorla göç etmeye mecbur bırakılmış ,kalan yerli halk ise hala daha işgalci devletin zulmü altında Mescid-i Aksa’yı  korumak için kahramanca savunmakta Selahaddin Eyyubilerini beklemektedir.

KAYNAKÇA:

davamızkudus.org.tr
müslümanların ortak davası kudüs -Yusuf el-Kardavi

 

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri

    Bu yazarın başka makalesi yoktur.