Ayşegül Kılıç

Kudüs Davasında Dava Adamı Olmak

KUDÜS DAVASINDA DAVA ADAMI OLMAK

Kudüs’ü dava olarak görmemiz için öncelikle bu beldenin önemini kavramak gerekiyor. Kudüs’ün müslümanlar için tarihi ve dini olarak neden önemli olduğunu belirtelim.

Kudüs, Hz. İbrahim’den itibaren pek çok peygamberin yaşadığı, ayak bastığı kadim bir şehirdir. Mukaddes olarak da tanımlanan bir bölgede bulunması bu şehri dünya üzerinde kıymetli kılıyor. Allahü Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor; “ Kulunu, kendisine bir takım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescid-i Haramdan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksaya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. “ şeklinde söz edilmektedir. İşte burada çevresi mübarek kılınan yer kılınan Elbette şuan filistinde bulunan Kudüs, diğer bir ifadeyle Beytülmakdis olarak adlandırılan kutsal bölge.

Hz. Süleyman’ın inşa ettiği Beytülmakdisi barındırması sadece islam dini değil dinlerin de kutsal kabul ettiği bir bölgedir. İsrailoğullarının ve onlara gönderilen peygamberlerin mücadelelerine mekan olması açısından semavi dinler geleneğinde önemli bir yere sahip olmuştur. Hz. Peygamberin (s.a.v)  Mescidi Haram’dan çevresi mübarek kılınan Mescidi Aksaya gece götürülmesi şeklinde  gerçekleştirilen İsra ve ardından Miraç mucizelerinde aksaya gitmek olması müslümanlar için bu şehrin önemini arttırmıştır.

Hicretten önce iki veya üç yıl süreyle Hz. Peygamberin (s.a.v) Kabe’yi de önüne almak suretiyle Kudüs’e yönelerek namaz kıldığı daha sonra kıblenin Kabe’ye çevrildiği bilinmektedir .dolayısıyla Mescidi Aksa müslümanların ilk kıblesi olması bu mabedi kutsal kılan en önemli nedenlerden bir tanesidir.

Kudüs’ün önemini saymakla ve yazmakla bitmeyeceği çok açıktır. Peygamberlerin kutlu mirası ve Müslümanların ortak davası Kudüs’tür. Peki Kudüs davasında dava adamı nasıl olunur? Kudüs davasında dava adamı kimdir?

Bir davası olmalı insanın Allah’ın rızası İslamın ve müslümanların kurtuluşuna vesile olan yegane davası.

Haksızca fethedilmiş toprakları geri almak için hedefleri olan bir davası. Hakkı batıldan ayıran bir davası. Ve bu kutlu davanın da dava adamı olmalı. İnandığı değeri hayatının her anında önceliklerinin en başına koyan ve bu önceliği için çabalayan bir davası adamı.

Dava adamı Kudüs’le bağ kurandır. Ruhi, dini ve siyasi bir bağ. Kudüs’ün kurtulması için bu üç bağlantıyı kurmak gerekiyor.

Kudüs davasında dava adamı olmak için Filistinli de olmak gerekmiyor. Kalbinde sorumluluk bilinci olan, yüreği Kudüs deyince cız eder insan dava adamı olmaya niyetlenmiştir. Cesaret gerekiyor, Filistin’de sapan taşlı çocukların hani taklid edilemeyen o cesaretten. Toplardan önce ellerine taş alan  o çocukların, kocaman adamlarda olmayan  cesaretin ve dava bilincinin had safhaya çıktığı o minicik yüreklerden taşan damlalarını yükleyen dava adamları olmalı.

Dava adamı Selahattin Eyyübi’nin taşıdığı bilinç ve sahip olduğu duyguyu taşıyandır. Ve Selahattin Eyyübi ile Kudüs’e hediye gönderen Diyarbakırlı kadın gibi yeri az çok demeden yeri geldiğinde maddi ve manevi yardımı esirgememeli.

Dava adamı zulme karşı gözyaşı dökendir de. Çünkü Müslümanların gözyaşlarıyla birikmiş bir kova suyu dökse İsrail’i sel alacağını bilir.

Biz en başta kaybettik nasıl kazanacağız diye sorgular. Filistin topraklarını kaybetmeden önce akıllarımızı, beyinlerimizi kaybettik. Topraktan daha mühimi akıllarımız, beyinlerimiz değil miydi? Siyonistler akıllarımızı beyinlerimizi fethetti herşeyden önce. Aklı fethedilen bir mü’minim kaybedecek bir şeyi kalmamıştır. Bunun farkındalığıyla yeniden ayağa kalkıp ilimle ve yepyeni bir stratejiyle şaha kalkmalı. Bir umut, bir Fatih sloganı atan, silah yerine ilim kitapları kuşanandır dava adamı .

Kalabalıktan yana olarak güçten yana olarak hiç değil. Onlara katılarak ve onlara benzeyerek hiç değil. O gücün karşısına çıkarak gittikleri yolun yanlış olduğunu korkusuzca haykıran insandır.

Nuh a.s misali Tufanı görmeden karada gemisini yapan, İbrahim a.s. misali yanacağını düşünmeden  ateşe atlayan. Musa a.s misali yarılacağını beklemeden korkusuzca Kızıldeniz’e dalandır.

“Mü’minlerden öyle erler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde şehadet ettiler. Kimi adağını ödedi ,kimi de şahit olmayı bekliyor .onlar asla verdikleri sözü değiştirmediler. “ ayeti mucibince yeri geldiğinde inandığı değerler uğrunda ölüme gözünü dahi kırpmadan gidendir.

Keza bu dava uğrunda ölünecek kadar değerli değilse, yaşanılacak kadar da değerli değildir.

Kudüs ki, uğrunda yaşadığımız, uğrunda öleceğimiz kutlu bir davadır bizim için. Bu kutlu davanın adamı olmak bizim için şereftir.

Son olarak biliriz ki, bu dava haktır, bu dava sonucunda zafer muhakkaktır.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri

    Bu yazarın başka makalesi yoktur.