Sümeyye Arsu

Öz Evlatlarını Çağıran Kudüs

ÖZ EVLATLARINI ÇAĞIRAN KUDÜS

             Mescid-i Aksa’yı bağrında barındıran Kudüs, Filistin’in başkentidir. Müslümanların ilk kıblesi, ikinci Haremi Şerifi ve ziyaret etmekle emrolunan üçüncü Mescididir. Vahye dayalı tüm semavi dinlerin kutsalıdır Kudüs.

‘Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammedi) Bir gece Mescidi Haram’dan çevresini (etrafını) bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.’ (İsra Suresi 1) Kudüs’e olan bu kutlu yolculuktan bahsederken aynı zamanda o toprakların bereketli oluşununda altı çizilmektedir. Bunu daha iyi idrak edebilmek için gelin ‘İsra’ hadisesine biraz daha yakından bakalım.

           ‘İsra’ gece yolculuğu demektir. Bu yolculuk öyle bir yolculuk ki! Rasulullah’ı Mescid-i Haramdan alıp, Mescidi Aksa’ya, oradan da göğe yükseltiyor. Dinin direğini, müslümanın beş vaktini, gözümüzün nurunu, tamda ona yakışır şekilde göklerde takdim ediyor. Mescidi Aksa’nın göğe uzantısında verilen bu emanetten, akıl baliğ hiçbir Müslüman muaf olamıyor. Öylesi önemli emanet bu. O zaman aynı kutsiyyeti bu topraklar  içinde göstermeli, tıpkı namaz gibi beş vakit anmalı, onunla yaşamalı ve fethine hazırlıklar yapmalıyız.

           Biz Müslümanlar Kudüs denilince Beytül Makdisi, Mescidi Aksa’yı ve Kubbet-üs Sahra’yı kasdederiz.

İlk kıble olma görevi, Kabe’ye verilmesiyle bu topraklar cihad’ın yurdu oldu. Tarihi insanlığın tarihi ile yaşıttır. Nerdeyse tüm peygamberler buralara ayak basmıştır. Bu nedenle Peygamberler şehri olarak anılır. Hz. İbrahim’le başlayıp,  Hz. Muhammed ile biten bir  Kudüs tarihi, aynı zamanda tevhidinde tarihidir.

           M.Ö. 100 Yılında  İsrailoğullarına başkent olmasıyla başlayan bu kutlu tarih 638 yılında adalet timsali Hz. Ömer’in fethi ile devam edip, Kudüs’ün ilk fatihidir.

Kutsal olan bu şehre görkemli bir merasimle değil tevazu ile girdi. Şehrin kapılarına gelinceye dek, devesine kölesi ile dönüşümlü binen bir Ömer adaleti ve tevazusuydu bu…

Hz. Muhammed’in izinden giden bir Ömer ile artık Kudüs’te yeni bir dönem başlamıştı.

Emeviler,  Kubbet’üs Sahra’yı, Mescidi Aksa’yı ve Kıble Mescidini inşa ettiler. 1077 yılında  tarihte ilk defa bir Türk devleti Suriye Selçuklularıyla 1098’de Fatımilerin Kudüs’ü ele geçirmesiyle mezhep kavgaları yaşandı. 1099’da haçlılar Kudüs’ü işgal etti. Kudüs’ün kan gölüne döndüğü bu işgalde 150.000 müslüman şehadete ulaştı.

         ‘Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki!’ Sözü ile hafızalara kazınan Selahaddin Eyyübi’nin 1187’de Kudüs’ü fethetmesi ile artık yüzü gülmeye başlamıştı. Tam 400 Yüzyıl bir damla kan dökülmeyeceğini anlayan  Mescidi Aksa’nında yüzü gülüyordu. Minberine kavuşan, gül sularıyla yıkanan, ezanla dolup taşan Mescidi Aksa gülmeyecekte, kim gülecekti. Bu kavuşma, bu huzur, 1917’ de Birinci Dünya savaşı sonrası İngiliz hakimiyeti ile bozuldu. İsrail’in kurulmasının ardından 1967’de Kudüs işgal edildi.

          Vahyin kutsadığı Beytül Makdis, 52 defa saldırıya uğradı, 44 defa el değiştirdi, 23 defa kuşatıldı,  2 defa taş üstünde taş kalmayacak  şekilde yıkıldı. En mutlu günlerini Tevhid bayrağı altındayken yaşadı.

         Bugün Mescidi Aksa denildiğinde bizler, muallak kayası üzerine yapılan Kubbet’üs Sahra’yı anlıyoruz. Oysa Mescid-i Aksa içerisine;  kıble cami,  Kabbet’üs Sahra ve diğer Mescid’leri de içine alan 144 dönümlük bir arazidir.

         Peygamberlerden;  Hz Adem, Hz Musa ,Hz Davut ,Hz Süleyman, Hz Yahya, Hz Zekeriya, Hz isa, Hz Muhammed, tarihin önemli isimlerinden; Hz. Ömer, Selahaddin Eyyübi ve Yavuz Sultan Selim gibi değerli şahsiyetler bu kutsal topraklara ayak bastılar, yaşadılar.

        Miraç hadisesiyle birlikte Rasullullah’ın ilgisi daha da artmış, haliyle bu sahabelere de  yansımıştı.

Kudüs’ün fethi gündemde yerini genişletmişti adeta.

Bu niyetle hazırlanan ordu yola çıkacakken, Hz. Muhammed ölüm döşeğinde olmasına rağmen ordunun geri dönmesine izin vermedi. Aslinda buradan baktığımızda Kudüs’ün fethinin arzusu ile gözlerini kapadığınıda söyleyebiliriz. Çünkü o topraklar işgal altında ise Müslümanlıkta işgal altındaydı.

        Hz. Muhammed bir Hadisi şerifinde; “Yeryüzünde ibadet maksadıyla üç mescide seyahat edilir: Mescidi Haram; orada 1 namaz başka yerde 100.000 namazdan daha üstün, benim mescidim(Mescidi Nebevi); burada 1 namaz başka yerde 1000 namazdan daha üstün ve Mescidi Aksa burada kılınan 1 namaz başka yerde kılınan 500 namazdan daha üstündür.”

        Yine o toprakların önemine atıfta bulunarak  Meymune  annemize “Oraya gidip namaz kılın, eğer gidemezseniz kandillerini aydınlatmak üzere zeytinyağı gönderin.” diyor.

        Bu kutsal belde vahyin konağı, Cebrail (A.S.)’ın gelip ziyaret ettiği yerdir. Tüm peygamberlerin saf saf cemaat olup namaz kıldığı yerdir.

        Rasulullah (S.A.S)’ den rivayet olunduğuna göre “Hz Süleyman Beytül Makdis’i inşa ederken Allah’tan üç şey istedi, ikisini dünyada verdi umuyorum üçüncüsünü de ahirette verecektir. Birincisi; Bana daha önce hiçbir beşere nasip olmayan bir zenginlik ver dedi, verildi . İkincisi; Bana öyle bir hüküm verme yeteneği ver ki! ilahi rızana uygun olsun dedi ve verildi. Üçüncüsü; Kim Mescidi Aksa’ya namaz kılma niyeti ile gelir ve kılarsa, ne derdi varsa deva bulsun, hastalığı varsa şifa bulsun,  anasından doğduğu gün ki gibi tertemiz olsun.”

      Tarihi geçmişiyle, ayet ve hadislerle Kudüs kendi öz evlatlarını bağrına basmak için çağırıyor. Boynu bükük Kudüs’ün yüzünü güldürebilmek, onu ümmete kavuşturmak gerek bunun içinde Selahaddinler,  Meryemler  yetiştirmek gerek. Kandillerini hiç bitmeyen zeytinyağlarıyla doldurmak gerek…

      Bizler Kudüs’ün öz evlatları cihat sevabına nail olabilmemiz için, bereketin merkezi bu kutlu beldeye fetihten öncede gitmemiz, Aksa’nın halini hatırını sormamız gerek.

Vesselam…
Sümeyye Arsu

Bu makale Hucurat Hareketi’nin #AksaHalkaları projesi kapsamında yazılmıştır        

1 Yorum

İbrahim

İbrahim

01 Temmuz 2023
Çok tebrik ederim güzel bir makale olmuş

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri

    Bu yazarın başka makalesi yoktur.