Ayşe Altunbaş

Kadim Kudüs

KADİM KUDÜS

  Kudüs… Müslümanların ilk kıblesi. Üç semavi dinin kutsal sancısı; Müslümanların ise kapanmayan, gün geçtikçe kanayan en mühim ve kıymetli yarası. İnsanlık tarihi boyunca hakkında en çok konuşulan, yazılan, beyitler dizilen ve bir o kadar da tartışılan şehirlerden biri. Müslümanlar için ise önemi ve değeri göz ardı edilemeyen bir başkaldırış simgesi.

  Kadim Kudüs, İslam’ın en kutsal üç mescidinden biri olan Mescid-i Aksa’ya ev sahipliği yapmasıyla gönüllerimize taht kurmuştur. Nitekim Kuran-ı Azimüşşan da doğrudan veya dolaylı olarak Kudüs’e işaret eden yetmiş küsur ayet bulunmaktadır. Ayetlere baktığımızda Kudüs’ün ne kadar kıymetli ve bereketli bir şehir olduğunu, kutsallığının biz Müslümanlar için ne kadar önem arz ettiğini bir kere daha idrak etmiş olacağız.  

  Yüce Rabbimiz Enbiya Suresi 71. Ayette; Onu (İbrahim’i) ve Lut’u kurtarıp herkes için bereketli kıldığımız yere ulaştırdık’’ buyurur. Tefsirlerde, bereketli kılınan yerin Filistin olduğu kanaati ağır basmaktadır. Bu topraklar verimli olması sebebiyle maddi, onlarca peygambere ev sahipliği yapmasıyla da manevi değere sahiptir.

   ‘‘Süleyman’a da şiddetli rüzgârı boyun eğdirdik ki, onun emriyle, bereketli kıldığımız topraklara doğru eserdi. Biz her şeyi biliriz.’’(Enbiya 81) Kaynaklarda o zamanki dönemde Hazreti Süleyman Kudüs’te hâkimiyetini sürüyordu ve rüzgâr yardımıyla ticaretini yapıyordu. Hz. Süleyman Allah’ın ona bahsetmiş olduğu lütufla; rüzgâra, hayvanlara, cinlere hükmediyordu. Bu gücün ancak Allaha olan iman ve teslimiyetle ve O’nun izni dairesinde elde edildiğine dikkat çekmek gerekir. Bereketli topraklar ifadesiyle yine Kudüs’e işaret edildiğini görüyoruz.

  Yine İsra Suresi’nde: ‘‘Kulu Muhammed’i geceleyin, Mescid-i Haram’dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O’dur.’’ Buyuran Allah Teâla doğrudan Mescidi Aksaya işaret ederek, bu bölge ve etrafının bereketli olduğunu vurgulamıştır.

  Bu ve bunun gibi daha nice ayette görüyoruz ki; Filistin, Kudüs ve Mescidi Aksa Müslümanlar için başlı başına ayrı bir davadır, bir direniştir. Gönüllere, hafızalara, akıllara kazınması elzemdir ve Müslümanların bu mübarek beldelerin özgürlüğü uğruna malını, gerekirse canını feda etmesi gereken bir cihattır. Kendilerine tevhidi, imanı, teslimiyeti, cihadı irşad etmeyi vazife bilmiş onlarca peygamberin en temel mücadelesi ve arzusu bu toprakları maddi ve manevi esaretinden kurtarmak ve özgürleştirmek olmuştur.

  Öyle ki nice peygamberlere, alimlere kucak açmıştır bu şehir. Asırlardır süregelen muharebeler, münakaşalar ve ne yazık ki bugün hala kanlı çarpışmaların yaşandığı bu kutsal toprakta, Müslümanlar ağır bedeller ödemektedir. İşgalci İsrail güçleri bu bereketli toprakların Müslümanlar için olan kutsallığını hiçe sayarak, orantısız bir güçle kardeşlerimize türlü zorbalık, baskı ve ambargolarla açık hava hapishanesi yaşatmaktadır. Bunca zorluğa yasaklara rağmen Filistinli kardeşlerimizin Kudüs’ü savunmada yaptığı mücadele ne yazık ki rahat ve bolluk içinde yaşayan bizler de dâhil, Müslüman coğrafyalarda bazen gündem bile olmuyor. Ne acıdır ki duyulmuyor, görülmüyor, konuşulmuyor.

  Ünlü şair Cahit Zarifoğlu’nun; ‘Filistin bir sınav kâğıdı, her Mü’min kulun önünde.’ dediği, ayetlerde defalarca bereketiyle, mübarek olmasıyla vurgulanan, nice şiirlere, romanlara, beyitlere, ezgilere konu olan bu şanlı ve mukaddes toprakları ne kadar dert ediniyoruz kendimize? Bu uğurda ne feragat ediyoruz ve ne kadar ediyoruz? Kudüs özgür olana dek kendine bayramı, gülmeyi, eğlenmeyi, çay bile içmeyi yasaklamış Kudüs gönüllü kardeşlerimizden ne kadar haberdarız? 1967 de inzibat görevini yaptığı sırada çay içerken yanından bisikletle geçen bir arkadaşının; Kudüs elden giderken çay mı içiyorsun? demesi üzerine çok etkilenen ve o gün bugündür kendisine çok sevdiği çayı yasak eden, 55 yıldır ahdini bozmayan Ürdünlü Abdulilah eş-Şebul amcamız kadar hangimiz sevdiğimiz bir şeyden bu kutsal uğurda vazgeçtik? ‘Kudüs işgalden kurtulana kadar bir daha asla içmeyeceğime söz verdim’, diyor yüce gönüllü eş-Şebul ve ekliyor: ‘Benim ahdim işgal altındayken Kudüs’ü ziyaret etmekle bitmiyor. Kudüs’ün özgür olması gerekiyor.’ Nasıl bir sebat ve sadakat, nasıl bir sevda, nasıl bir adanmışlık tahmin edebiliyor muyuz?

  Yüce Mevla’dan hakiki Kudüs sevdasını ve şuurunu ve bu kutsal uğurda varlığımızı feda edebilmeyi, başta şahsım adına ve ümmet için niyaz ediyorum.

  Son olarak Ka’b bin Züheyr’in kaleme aldığı çok sevdiğim, özellikle son satırlarını okurken Filistinli mücahit kardeşlerimi yad ettiğim bir şiirle cümlelerimi bitirmek istiyorum.

 Evet, bunlar, başları dimdik gezen yiğit üstü yiğit,
Davud’a mahsus demir gömlektir zırh diye giydikleri.
Zırhları pırıl pırıl ve upuzun… Çelikten büklümleri öyle ki,
Birbirine geçip kaynaşmış bir ayrıkotunun halkaları gibi.
Mızrakları düşmanı devirse yere, gurur nedir bilmezler,
Yenilirlerse bilmezler nedir umut kesmek, yok ya yenildikleri!
Ak soy develer gibidir gidişleri... Korunmaları da saldırış…
Vurulunca göğüslerinden vurulurlar.
 Onlar ürkmez, onlardan ürker dev dalgalı ölüm denizi.

‘‘Bu makale Hucurat Hareketi’nin #AksaHalkaları projesi kapsamında yazılmıştır.’’

AYŞE ALTUNBAŞ

Kaynak;
trthaber.com / bidunyahaber.org

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri

    Bu yazarın başka makalesi yoktur.