EMİN GÖNEN
ACZİYETİMİZİ İRANLA GİZLEMEK
ACZİYETİMİZİ İRANLA GİZLEMEK
Görünen o ki İran’ın İsrail’e saldırısı ümmetin mezhep farkı üzerinden şekillenen ve yüzyıllardır süren derin ihtilafı yeniden gündeme getirmiş oldu. Onlarca çatışma ve ayrılık konularımızdan biri ve hatta belki de en büyüğü olan mezhepsel farklılık tüm klişe argümanlarıyla sosyal medya vb. ortamlarında zuhur etti. Gazze de yaşanan büyük dram, kahredici yıkım ve akan oluk oluk kan devam ederken yaşanan bu gelişme elbette ki insanların kafalarında bazı yankılar uyandıracaktı.
İnsanlarda İran’ın bu hamlesi üzerine oluşan genel yaklaşım, İran ile İsrail arasındaki bu karşılıklı saldırıların aslında uzun yıllardan beri süren danışıklı döğüşün bir tezahürü olduğu ve İran’ın Amerika ve İsrail’den daha tehlikeli bir İslam düşmanı olduğunu öne süren bir anlayışın komplo sever vatandaşımızda ne kadar iyi karşılık bulduğunu gösteriyor. İslam alemindeki sözüm ona çıbanbaşı, fitne, şia İran, ehli sünnetin yeryüzündeki en büyük düşmanı! Hani zannedersiniz ki ehli sünnet arasında hiç fitne yok, Ehli sünnet olan tüm Müslüman ülkeler yek vücut olmuş. Filistin için Gazze için kenetlenmiş. Ehli sünnet ülkeler Filistin’e askeri, diplomatik, temel ihtiyaç anlamında yardım üstüne yardım gönderiyor. İttihad-ı İslam kuruldu kurulacak. Kudüs ha kurtuldu ha kurtulacak ama şu İran yok mu şu İran! Hep araya fitne sokuyor. Biz sünniler olarak tam işi uhulet ve suhuletle, alttan alarak, olabildiğince küresel emperyalizmi kızdırmadan ürkütmeden, İsrail canavarını yatıştıracağız derken bu kafir İran hoop bir bomba, bir tehdit, bir iki efelenme falan derken adamların imdadına yetişiyor. Gördünüz mü büyük oyunu? Bizim Anadolu insanın gözünden kaçar mı? Sadece Anadolu insanından değil, dünyadaki birçok sünni mütefekkirin de gözünden kaçmıyor bu durum.
Kimleri kandırdı bu sözde anti emperyalist, anti Amerikancı Anti Siyonist İran. Mesela ülkemizde en çok rahmetli Erbakan hocamızı kandırdı. Amerikan kafiri Refah Partisi iktidar olduğunda, Erbakan’a sırf bunun için gelip İran’la ticari iş birliği yapmamasını, İran’dan uzak durmasını şart koştu da Rahmetli saflığından Amerika’nın inadına ilk yurt dışı ziyaretini gidip İran’a yaptı. Üstüne üstlük birde D8 diye uluslararası bir ekonomik iş birliği teşkilatı kurdu bunlarla.
Sonra Filistinlilere ve Hamas’a bile tuzak kurdu bu Sünni ve İslam düşmanı İran. Öyle ki: İsmail Heniyye, “Filistin direnişine mali, siyasi ve askeri yardımda bulunan İran, direnişin güçlü destekçisidir. Filistin direnişine destekte önemli rol için İran’a teşekkür ediyorum.” Dedi zamanında garibim. Hala da birçok Hamas’lı yetkili İran’a destekleri için teşekkürler ediyor bazen. Öyle düzenbazdır işte bu İsrail dostu ehli sünnet düşmanları.
Yahu hadi her şeyi geçtim bu Rusya’yı Putin’i nasıl kandırdınız bre zalimler. Koooskoca Putin bile bunları gerçekten Amerika, İsrail düşmanı sanmışta her platformda iş birliği yapıyor. Bu göstermelik füze saldırısında bile arka çıkıyor birde. Amerika müdahele ederse oda müdahele edecekmiş. Bize sorsa biz anlatırdık her şeyin dümen olduğunu. Daha Çin’i saymıyorum bile.
İşin kinayesi bir yana, olayların en doğru tahlilini yapmak için her şeyden önce dönüp şöyle boylu boyunca bir aynaya bakıp kendi endamımızın ahvalini görmemiz gerek. Şia’sı, Ehli sünnetiyle tüm İslam alemi olarak bu Filistin ve Gazze meselesinde nasıl bir sınav verdik. Nasıl bir bedel ödedik. Mazluma umut, zalime korku olacak nasıl somut bir adım attıkta şimdi mezhep üzerinden birbirimizin hamlelerinin samimiyetini sorgulayacağız.
İran’ın yapmış olduğu bu füze ve iha saldırısının menfi ya da müspet nasıl sonuç doğuracağını zaman gösterecek. Bunun değerlendirmesini yapmak hele benim gibi dış siyaset bilgisi konusunda iddialı olmayan biri için çok erken. Ancak düşünen ve sorgulayan bir birey olarak bazı şeyleri sorgulamadan edemiyorum. Bu olayı sürekli İran’ın şialığı üzerinden değerlendirenler için söylüyorum. Biz ehli sünnet olduğunu söyleyen ülkeler ve bu ülkelerde İran’ı İslam dünyası için yeryüzündeki her şeyden daha tehlikeli olduğunu salık veren ve İran’ı İsrail ve Amerikan’ın gizli destekçisi olduğunu, Filistin’e desteğinin göz boyama olduğunu söyleyen hocalar, fikir adamları o engin dış siyaset bilgilerine ve ferasetlerine dayanarak söyleyebilirler mi acaba? Biz Sünni İslam alemi olarak ne yaptık? ne yapabildik? Bu süreç içerisinde mazlum Gazze halkına ne faydamız dokundu, Hangi somut adımları attıkta şimdi başkalarının samimiyetini sorguluyoruz. Sünni İslam alemi içerisinde şöyle güçlü, gurur verici, Filistin’e nefes aldıracak bir tek hamle atıldı da benim mi haberim yok?
Bence kurtuluş, herkesin önce kendi ülkesini ve idarecilerini sonra fert fert kendini sorgulaması ile başlayacak ve bu yolda atılacak en büyük adımda bu olacaktır. Ülkemizde 2007 yılında TBMM’de İsrail cumhurbaşkanı ayakta alkışlanırken, Mavi Marmara davası, “Giderken dönemin başbakanına mı sordunuz?” diyerek satılırken, İncirlik, Kürecik hala açıkken, ticaret gemileri hala harıl harıl İsrail’e malzeme taşırken, iktidarda olan siyasi görüşünün yerli, milli ve manevi itibarına halel gelmesin diye ya suspus olan yada tevil üstüne tevil yapan insanlar, sıra İran’ın İsrail’e karşı hamlelerinin sözde samimiyetsizliğine gelince bir anda dillerinin bağı çözülüyor. Burada asıl samimiyetsizliğin nerede olduğu konusunu da artık takdirinize bırakıyorum.
Hatırlarsanız İran’ı gizli ve sinsi düşman olarak görmeyi Amerika ve İsrail’in birbirine asla zarar vermeyeceğini düşünen bu zihniyet, Amerika, İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi suikastla öldürdüğünde de hemen ”bir kafir başka bir kafiri vurdu” deyip neredeyse bayram etmişlerdi.
Hayır niyetim ne İran’ı ne şunu ne bunu temize çıkarmak. İran’da pir-ü pak değildir elbette. Yakın ve uzak tarihinde büyük hatalar yapmıştır. Aralarında muhakkak aşırı mezhepçi zihniyette olanlarda vardır. Ama bu tarihi hatalar ve mezhepsel farlılığın ortaya çıkardığı çatışmalar bugünün meselesi değildir. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi, İslam alemi ve yeryüzünün tüm mağdurlarının durumu bu meseleleri konuşmamızın ve kaşımamızın zamanı olmadığını bize haykırmaktadır. Bugün bu küresel emperyalizmin, Siyonist dünya düzeninin aktörlerinin en büyük projelerinden birinin muhtemel bir Şii - Sünni savaşı olduğunun farkında olmalıyız.
İran’ın İsrail’e olan misilleme saldırısının daha ilk dakikalarında hemen, peşinen bunun İsrail’in elini kolaylaştırmak için yapıldığını dillendiren bu kafa, 7-8 Ekim 2023’te Hamas’ın yaptığı “Aksa Tufanı” Hareketini de aynı minvalde değerlendirmişti. Bunu fırsat bilen İsrail’in sadece birkaç gün içinde Gazze’yi komple ele geçireceğini düşünmüşlerdi. Şimdi ise artık kimse böyle bir şey söyleyemiyor. Bence bu seslerin kesilmesini iki şey sağladı. Biri İzzettin Kassam tugaylarının direnişteki beklenmeyen başarısı. İkincisi ise Özellikle Gazze’de yaşayan Filistinli halk. Çünkü bir kişi bile çıkıp bunların başına Aksa Tufanını yapan İzzettin Kassam tugayları yüzünden geldiğini söylemedi. Aksine yaşadığı onca şeye rağmen direnişe dua etti.
Ez cümle, mezhepçi ayrılıkçılığın, tekfirciliğin lüzumu ve mantığı yoktur. Hele hele Gazze konusunda vermiş olduğu sınavda sıfır çekme mahcubiyetini yaşayan bizlerin İran’ın hamlesini küçümsemeye ve karalamaya yönelik çabası, sadece ve sadece acziyetimizi İran meselesiyle gizlemeye çalışmak anlamına gelecektir.
Sözlerimi, Eski diyanet işleri başkanımız Mehmet Görmez’in henüz Diyanet İşleri Bakanı iken İran’da İslam ülkelerinden temsilcilerin katıldığı ‘29. Uluslararası Vahdet Konferansı'nda sarfetmiş olduğu şu ifadelerle tamamlamak istiyorum:
“Hiçbir strateji, Müslüman kanının dökülmesini önlemekten daha değerli değildir. Hiçbir siyaset, Müslümanların parçalara ayrılarak birbirini katletmesini önlemekten daha önemli değildir”
Henüz Yorum yok